21.1.09

Kese Kağıtsıza Özgü

Hani? Nerede şimdi?
Dokunabiliyor musun?
Ne yazık..
Boşuna kayboluş sanki.

Niçin? Yetmiyor.
Önce onu gördüm, seyreden.
Sonra kollarını keşfetti, sonsuza uzanabilirliğini.
Savurdu.
Ayak bileğinde bir can çekişiş gördüm,
izmarit kıvamlı bir geceydi,
kendinden kaçmak mı istiyordu;
sahici bilemiyorum,
ama gördüm.
Canı çekiyordu..
Nereye çekiyordu?
İç çekmeyi bilmez!
Ne büyük keşişti,
tanrım nasıl bir şey bu
azı dişlerini kaldırımlarla çekerdi..
Aklının bir kısmını yitirmiş
diğer kısmını da satmıştı.
Elinde kalan koca bir patlama.
Birileri durmadan siliyordu, ne kadar anlatılabilir ki böyle; nereye kadar.
Birileri durmadan siliyordu ki, kolundan bir harf düşmüştü;
acıyla gelen acısız giden bir harf.
Halbuki ilaçlarla düşürememişlerdi o harfi.
Harflerin yükselişi ve düşüşü.
Çok zararlıydı, kendine zarar, etrafına zarar, akıllara zarar..
Onu da özlüyorum, 
onu özleyişim ne garip..
Oysa hep saklambaç hep saklambaç..
Ebe sobe belli değil.
Saklandığı bir yerde kalmış olması da bir ihtimal ya,
sanıyorum ki sessizleştirilmiş.
Herkesi paketleyen endüstriden sağ çıkmıştı,
ambalajsız
kese kağıtsız
hür!
Muzaffer bir edayla bedenine iğnelemişken madalyasını,
çıplaklıktan soyundu.
Üstüne giyindikçe kitleleri
kıyafetin ağırlığından yoruldu
ve dokusunda kalan nişanları unuttu..
O çok ölümlerle oynaşırdı,
rahatsız çocuk.
Görmüyorum uzun zamandır,
belki kamuflajındandır.


Sahi ne ara paketlediler onu?


Nihan AYDIN ...*

Hiç yorum yok: