24.11.08

bir günlük; günlük

Şekirlerden bir şehirdeyim. 
Semtlerden bir semtte. 
Evlerden bir evde. 
..ve odalardan bir odadayım, bilirmisin:
duvarlardan bir duvarda,
aH(!) akordu bozuk, lanet hatıralar;
aH(!) dilini sevdiğim, karesini sevdiğim; sepyasına bittiğim hatıralar.
Bulsanıza hadi beni;
biteviye saklambaç,
sussanıza hadi beni.. 
Afişlerde, renklerde; iklimi bozuk bir mevsimde..
Şiir gibi bir akşamüstüydü burda, dündü; bilmezsiniz.
Sanat gibi bir akşamüstüydü ve ben sanat için
rol için
yapma için
yapmacık için
oyun için bir yolda;
öğrenmeye..
Kendim-dim oysa en öteki,
sosyal bir niteliği boşuna arıyorlardı;
her saniyemde sahnenin tozunu yutan benim ciğerimdi;
hayat denen soluksuz trajikomedi..
Gülsenize hadi beni(!)
Büyük bir sanatçı dur dedi; izle(!)
Toblo gibiydi binbir renkle. 
Dünün ardından şimdi, yağmurlu sokak, ıslak sokak..
Kafamda ritmi bozuk bir plak, plağın melodilediği hüzn-ü kafa; bir de kıyak.. 
Cevap hakkımı kullanmak istiyorum İzmir, tebeşir gibisin. Yazdın ve sildin. Kurdun, inandım; sonra bozdun. Yine kurdun. Kurdun saatlerini, dinlemedim hiç. 
Çaldılar saatler kurulu, 
çaldılar ömrümden saniyeler. 
Bütün şehirler borçludur şimdi bana, sen kadar; gezdiğim- yaşadığım- bildiğim bütün şehirler. 
Atlas dokuyorum abi ben, dokunaklı bir yalan kodlayacağım. Atlas dokuyorum ben, coğrafyadan sıfır çakmış kilimler.
Duy beni şehir, gör ama bilme(!), tanıma ama aşina ol(!), sev beni şehir(!)
Ölme(!),

parantez içi ünlemlerde ölme!    

23 kasım 08/ 01:33

Nihan AYDIN...*

Soğuk Beni Bir Kere Öptü

Çerçevesine karaladı bizi 
İmlası enfekte kader
Sargı bezleri yetmediler
Ve tuzla buz olmuş 
Topla topla bitmez bir keder.. 

Yollardan geçtim kışlardan geçtim

Şimdi soğuk savaşlardan dönen
bilincim kirli ve yorgun 
ruhu kesilmiş bir şiirin içinde
bir ihtimal yaşıyorum.

Parmak uçlarıma çabuk dokun
Soğuk beni bir kere öptü

Hecelerine dağılmış bir baladın
ten kıvrımlarına sokulmuş bir bıçak; 
ünlem(!)
toplamaya tenezzül etmedi sokak
sızdı kanlı bir eylem
hiçbir iyelik eki borç almadı
kalakaldı ortada isimden bozma 
terkedilmiş yüklem..
Şimdi bir ölüsü bir dirisi olan sokağın
tüm ışıklara küskün
lambasıyımdır ben.

Gözlerimi sana sürdüm
koştu ezeli yokuşlar dört nala
gömleğinin yakasına
kaç bin volt sen anla.
Gözlerimi sana sürdüm,
sansürsüzdüm.
Çektin bayrağını ihtilalin
rotama.
Sarsıldı topraklarım 
yine de 
bu muazzam zaferin geçit törenine
katılımcı değildi adımlarım.

Birkaç nefes çektikten sonra senden 
izmaritini içime basıp
gitmiştim,
sen sevgilim, bu sevdada devrimci
bense her düzene muhalif anarşisttim.

Şşşt!
Üşüyorum.

Nihan AYDIN...*

Perugia' da Bir Kadın

Perugia' da bir kadın..
sorsam sana nedir adın,
biliyorum
susacaktın..

Festivaller tadıyordu kalabalık.
Soğuk en sevdiğim keskinliğinde,
soğuk en..

Gece ayaz.
Ve dans ediyor dışarda bilmece
üç beş hece
göğü buğulandıran nefesler eşliğinde..

Sokak çalgıcıları şenlendirirken üşüyüp evine kaçmış yıldızları
Perugia'da bir kadın gördüm.

Perugia'da bir kadın;
öyle bir kadın ki,
yürüyüp gitsem önünden
öylece bakışsız bakacaktın.
Evladının dişleri sömürürken göğsünü
neredeyse donacaktın.
Ve yürürken öylesine baktığımda
başını önüne eğdin
neredeyse ağlayacaktın.

Gözlerini görmesem inanmayacaktım.

Dışarda soğuk,
en sevdiğim keskinliğinde.
Dışarda düşmesine ramak kalmış bir gece.

Düşündüm de,
ayaz çatlatırken dudaklarını 
gece(!)
gökyüzü kan ağlamalıydı üstümüze..


Nihan AYDIN...*

tuhaf düğün

Şimdi!
birisi seslendirsin
kutsasın trajedileri 
ve içimizdeki piyano tuşları
ruhumuzu süslesin.

Hiçbiri anlatamayacak harflerin,
yine de denesin..,
ne dersin?

Bizler deliyiz
koro değildir
biri gizlesin.

İşte tam da orada aş(ı)k
sonatlarca kanıyor ışık
dokunabilirsin
tınısı ne kadar da şık!

İç deminde
gözlerinden süzülen
gözlerini süzen
sıvı.
Bizi ele geçiren yalnızca birkaç sayı;
düş haritalarının diş geçirmediği..
Metrik sistemlerce hacmini daraltan
aş eren sancı.
  
Tuhaf düğün
ayaz düğün..
gece bürüyor.
Biri şu gerçekliği terslesin
yüzümüz yok bizim. 
Matemimiz
duvağında sürüklediği tülden yıldızları
siz de içmelisiniz bu gümüş şarabı
Tanrının damarlarından sızıyor ay ışığı
ılık ve
usul adımları.
Tanrının damarları yok! 
Duyumsayabilirsiniz sessizliğin 
kalp atışlarını
ele geçiriyor yalnızlığını sokağın
Dolun gökten ay düşüyor
adımları üstüne basıyor 
bizlerin…
Ay(ak) izlerini bulabilirsiniz gelinin.
Şimdi 
birisi onu izlesin.


Nihan AYDIN...*