21.1.09

Arızalı kafa kitabı... (04.10.08)

Beni bir maske yap dünya!
Beni bir perde ilan et edim!

Gözlerin ağlarken dudakların güldü mü hiç?
Hayır, ağlarken birden delirip, çılgınca kahkahalarla gülmekten bahsetmiyorum
sevinçten ağlamaktan hele hiç bahsetmiyorum.
Aynı anda, aynı saniyede, aynı karede (!)
gözlerin en ızdıraplı trajediyi, dudaklarınsa en neşeli komediyi canlandırdı mı hiç?
Birisi seni kırdığında
bu kadar bölündün mü sen?
İşte bu yüzden,
şimdi 
bana kaç kişi olduğumu sorma ayna!

Şimdi.. arızalı kafa kitabı.
Sadece kendime günah çıkartıyorum. Hep olduğu üzere.
Peki niçin böyle uluorta? 

(Ne zaman sergilense insan,
bir parantezin kucağını doldurup da taşar psikanaliz ve 
n sayılı seçenekten, 
çoktan seçmeli 
bir değerlendirme yapma imkanı sunar seyricisine sahne.
Kimisi a şıkkını doğru sayar, kimisi z şıkkını..,
kimisi de o şıkkından yanadır. 
Bense seslendirdiğim tiratın 
şıklara kategorize edilebilecek taraflarına, 
"..,herneyse 
benim için sadece vs ve vs"
demekten yanayım... )

Evet, tornavida lazım günlük;
neşteri de uzat kızım,
sen de yaz kızım; gereği düşünüldü...
Narkozu vermeyin, ben onun küçüklüğünü de bilirim.
Hep ideal kuytuların bir başınalığına terk etti tuz göllerini,
bu sebeple telaşa lüzum yok .
Sadece kontrol kalemini uzatın
içinde kontak var
sonra yine içinde 
alçılı bacaklı küçük şeytanlar..
Kontrol kalemiyle kontrol etmeden tamirata başlarsak 
şeytan çarpmışa dönebilir hatıralar.
Şimdi "aa" de bakalım kızım,
boğazındaki yanmanın ve düğümün olduğu yerden
ruhunu çekip alalım.
Sonra bir güzel sehpahamıza yatıralım.
Bütün vidaları teker teker sökelim,
asansörün düğmesine basalım
ve çocukluğuna inelim, 
ardından her katta durarak
iç kolomb' umuz ile
yeni karayı keşfedelim!
Onun küre için,
en eski karalar gibi 
hep orda durduğundan bir haber insanlarım
keşfiyle bayram etsin!
Bense elimde piri reisin haritasıyla ne ağlayabilirim ne gülebilirim...

Size sesleniyorum!
-di' li geçmişler!
-miş' li geçmişler!
Hikayelerim ve rivayetlerim,
yamacıma gelin.
Ve sen madam! Kur sofrayı!
Ruhumu sehpahaya yatıran teçhizatçımın 
hafızam için nostaljikolik demesine aldırma,
aç bir büyük Nostalgia!
Sek içeceğim.
Ah madam, 
ne yapalım
o benim teçhizatçı başım,
ne zaman musluklar bozulsa ortaya çıkar.
Rivayet ve hikaye; masa arkadaşlarım
siz de sakın musluklar meselesine bozulmayın.
Muslukları açmaz o uluorta, 
kuytu köşelere gider dediniz belki 
ama,
ne yapalım ki zamanla
arıza yaptı makina.

Şikayetçiyim hakim bey,
hep bu duygularım sapıtıyor.
Şimdi bir garip düşünüyor. 
Bir garip hissediyor.
Eski duyarsızlığını da kaybetti,
geri istiyor.


Elimi kaldırıyorum.
-Söyle kızım.
Vazgeçtim, söylemiyorum hocam; bende kalsın. 
Zil çalıyor; sıralar boşalıyor, ders bitiyor.


Sonra hakim soruyor,
sanığın kendini savunacak sözü var mı?
-Yok hakim bey, kurtarın beni şu saçma sapan vicdandan; asın onu! 
Ancak o şekilde ruhumu bölücü olan örgüt çökecek! 

O halde gereği düşünüldü,
beyninin hücrelerinde müebbet hapsine karar verildi,
ve unutmadan eklemeli; burası f tipi.

Ayna ayna söyle bana,
bu kadar veriyle bile denkleşmiyor mu denklem?
Ama kağıda serptiklerim, karalamadıklarımın teminatıdır.
Buzdağı diyorum sana.
Anlasana,
içimde küresel buzlanma.

Karaladıklarım için de kimse hesap sormasın artık benden.
...

Bakma öyle anlayışlı,
anlamazsın
ihtimal vermiyorum! 
   

Nihan AYDIN ...*

Hiç yorum yok: