ayışığı
keskin
soluk borumdan kayarak doluyordu
akciğerlerime
yaşıyor olmalıyım
diyordum
kendi kendime..
Sonra bıraktım bu kötü alışkanlığı.
Nostalji günlüğü güncellemesi.
Sebep mi günlük?
Hep tekrar eden cümleler var,
hala kerametini çözemediğim o kelimeler
üstüne üstlük hala kimsenin hatırlamadığı o banka rekalamı
hala hatırlayamadığım o hayali çocukluk arkadaşı,
iki yaşındalığım.
Peki bunların ne mi alakası var bu güncellemeyle,
çok alakası var.
Herşey bacaklarımı koltuğun altına uzatarak halının üstüne uzanıp, en sevdiğim şarkının rengarenk klibini izlediğim üç yaşındalığımla başladı çünkü. O zamanlar kolaya maykıl, çorbaya sorba dediğim yıllardı.
Zihin böyle bir şey herhalde...
Herkeste aynı mı inan bilmiyorum,
sadece deniyorum ve zorluyorum.
Bir milat ile yolu çakışan
ve
uzun bir aradan sonra tekrarlanan
ah şu sözler olmasaydı günlük;
ah şu tekrar eden sözler
belki de herşey daha da saçmalaşacaktı.
Kendini tamamlayamamış bir cümle enkazında kaybolan hissetmek eylemi,
düşünmek hep böyle mi?
Hep düşününce mi oluyor yalnız,
söylenince anlam kayıpta mı?
Bu cümle hala tamamlanmadı;
"dönüp dolaşıp acının konaklandığı yere dönmek.."
sonunda
"var"
kelimesi mi yüklem?
Hep böyle zihnimde tekrar ederken, neden bu kadar çelimsiz ve yarım.?
Üstelik hiç yalnızlık çekmeyen bir cümleyken.
Yok, yok. Eksik oldu yine değil mi?
Halının üstünde yuvarlanarak lambada seyrettiğğim o yıllarla eşleşecek şimdi hepsi.
Ortak payda mekan.
Bir bayram gününden eksilenler
en çok da duvarlar
boş bir ev
bir hayaletle randevum vardı
takvim o günü(23.10.06/ 23:23) gösteriyordu
kendi kendime konuşuyordum
duvarlar şahit olun
ve sizler de tüm zamansız anlarım
sizlerin kırıklarını toplamaya geldim
anılarım
ve ansızlıklarım.
Sonra iç kaptanımın seyir defterinden kopup gelen
bir kaç tutanağa geçirdim kırıntıları.
Ve
seyir defteri
no:195482783492584100680579164036987
her şey değişiyor
üstelik farkına varmaksızın bazen
sonrasında bize şaşırmak kalıyor
eskiye ait bir çehrenin yeni fotoğrafı
çocukluğumuza şahitlik etmiş duvarlar
vaktiyle çok büyük olduğunu sandığımız
gözümüzde küçülen ayrıntılar detaylar..
işte bu okunması gereksiz satırları kendime yazıyorum
bir daha okumamak üzere..(25.10.06/ 15:56)
zannettiğimzden daha derinmiş sular..
daha sığmış okyanuslar..
vs vs
ve keşfe çıkmışız resmen şu dünya üzerinde
keşif no:bilmem kaç..
Yanılıyormuşum,
bu bir kendine dönüşüm.
Her şey yolların aynı yerlere dönmesiyle özetlenebilir mi?
Hepsi, hepi topu bir kaç yol hikayesi mi?
Travertenleri oluşacak daha ömrümün
önce beyaz
sonra kirlenecek dünyayla yıkanarak .
Önce
tortuları birikiyor anlarımın.
Ansızlar.
Sessiz yağmalıyorlar
kafiyesizlik durağında
gülüyorlar
çığlıkçığlığa... (28.10.2006 22:08)
Bütün yolları bir zihin yoluyla denkleştirmekte üstüne yoktu zihnin.
Zamanın mekanın kayıtsız kalamadığı şeritler kayıyordu hızla.
Zamanın iz sürdüğü yollarda ayaklarıma takılan ölüler vardı.
Benim ölülerim, senin ölülerin, onun ölüleri..
Farketmiyordu.
Bütün ölümler tek bir ölümle açıklanabiliyordu bir noktada.
Ölü duvarlar, ölmüş bir bardak, ölmüş bir kapı zili ile bile özetlenebilirdi.
Bu ihtimalden yola çıkıldığında,
evet,
hepimiz aynı yoldan geçiyorduk.
Ölümlerle ilgili ana haber bültenlerinden sonra fikir yürütüyordum,
yalan değil
hiç bir zaman sevmedim zihnimi ve düşlerimi kirletecek gerçeklikleri.
Bir kez bir intihar mektubu yazdım,
o sıralar seri cinayetler işleniyordu ülkede
ve haberler canımı yakıyordu.
Eyleme dökemeyi hiç düşünmediğim bir hayali intiharın son metniydi sadece:
Off nasıl yoruluyoruz..
Nasıl da
niçinsiz ve kafiyesiz yoruluyoruz.
İncinen bileklerimizi bile hissedemiyoruz
çoktan kanı çekildi damarlarımızın
kesiklerimiz duruyor;
akamıyoruz damarlarımızdan ve gözlerimizden.
Ruhumuzda kesikler
üçüncü sayfa haberlerinin gölgesinde
intihar mektupları yazıyoruz..
Ardından muhakkak kendimi nasıl durduracağıma dair bir parlak fikir bulmalıydım;
ki buldum da.
Hayır
parmağımla basacağım bir off düğmesine ihtiyacım yoktu.
zira o off düğmesi gayet açıkta ve ortada öylece duruyor
kırmızı parlamakta ışığı ve çok büyük bir buton..
ben bu cihazın bir köşesine
saklanmış olan
o küçücük düğmeyi arıyorum
neredesin reset'im. (26.10.2006 20:57)
İşte makineyi bir kısım güncelledim.
Şimdiyse dönüp dolaşıp.., vs vs' ler ile kendini tamamlamaya çalışan aynı cümleye geri döndüğüme göre, açıkça diyebilirm ki hepsi maykıl' ın suçu.
Çünkü bütün hikaye onunla başladı,
öncesini ise hala arıyorum.
Nihan Aydın ...*
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder