22.5.11

Mü.
Ellerimde yüzümün kuyruğu
Küçülen sabır uzaklar filan
Sarılıyorum bu koku serin

Tanrım ortasından küçülen kuraklarım
Dar fısıltılar karesi anlatılanlar
Sokağı susup ellerine sarılıyorum

Ben şimdi şarkıların dili ve tanesiz dökülen bir ünlemim
Çok göl öncesi ağır ağır açılan sis
Adımlar
Arıyor kamburların izi gözlerde yarım
Sıvası kısacası noksan notalar
Küvetin içine şiirler dolacak

Paralel sana heykel sana düş sana
Saymayı bilmediğimiz hücrelerce devşirilmiş
Milyonlarca kement milyonlarca atom
Ben o sahnenin ceketli ve koyu bir sahnesi
Kaynar zamanın bir şeyi ve kalıntılar
Seni sevgi benzeri bir yüklemle türevi
Karnımda arılardan yer kovan dünler

Beni bul başlayıp ilikte sökülürken duraklar geceyim
Ardından filmler saçların habersiz
Kapı çalıyor hışırtısı anılarım birkaç adım
Kararan bir saklambaç sobesi dudaklarım hüzün

Şimdi saat kaç cızırtılı
Tek ahşap gürültüsü şu korsan iskemle
Tez ölüyor sözlerin şımarmaya yazı
Klibize gösterisi tüllerden kumların
Kırılıyor havale geçkin içine çorak
Peşine takılmış çölde bir şarkının hain
Kabul et salim kalmış yıllar sürüsü geçelim

Taşıyorum kavmini şaşırmış yılan balıkları
Ormanlar ve hikâyesini düşüren kayaların desenli sırtı
Sırtlanlarım kemiriyor nasıl acı nasıl bir su kavgası, çekingen
İçinde bent geçen taşmakla ilgili bir eylem
İnce gül susuşu
Biraz da sen,
Sen az bir ara
Soluğu kesik suları kesik ışıkları kesik yollar
Kıvrak yollar, yularlarına asıldığım terli
Ben o sahnenin kemiğiyim tozlar uçuşan ışıkta bir yeni evrenin sonu
Tavan arasından küçük adımlarımda bile seni koşuyordu
Külliyen yalan sensin
Kaslar çizgili ve beynin kontrolünde istemsiz birer asi
Başladı çalmaya ve çağların hepsi anlık
Anidir en koyu bestekârların en otoliz besteleri

Keşfetmiyorum eski ayna çocuk ellerime götürüyor kirler
Ve ağlamak bir karbon acısıydı sanki kinler
Değil öyle suçlar gördüm kesikti yürekleri
Değil öyle tuşlar düştü tepemize gökyüzünün
Masum seni gezmek seni susmak anlamsızca seni
Biliyorsun kül telaşı aşığım
Bir zamir içinde nesne olmak isteği

Başka hiç bir damakça affedilemeyen
Aramızda düşüyor, düşü yok ve başka ekler



mayıs2011
nihanaydın...*