27.2.09

Kusurlu BoŞLuKtA Kusursuz İzLeR

Parçalanmış dönemler kıskacı.
Hepsi de geçmişinden boşanmış, geleceğe imansız...
Sadece ve sadece şimdiyi var edebilme kaygısında cambaz.

"Şimdi"
ne kadar da uçucu bir sıvı.
Ciğerlerle anlık teması ve keskindir kokusu..
Oje gibi renkli, ancak aseton kaderinde dağılgan ve dağıtgan.

"Şimdi"
geçmişin sırtına basacak kadar hırslı
geleceğin ardına saklanacak kadar korkak.

"Şimdi"
bir varmış bir yokmuşculuk oynayan..

Antibiyotik dönemlere parçalanmış anılar.
Her sarsıntının ardından; çokça kelime enfeksiyonuna uğramış faranjit bir boğaz yangını, çürümeye yüz tutmuş bir dişin dolgu bahanesi ardına saklanan uyuşmak ihtiyacı.
Ülserli düşünceler arasında kendini sindirmeye ramak kalmış bir kafa.
Ruhun üstünde seyri izlenebilir pembe alerjik lekeler;
tozlanmış iç raflar infaz edilebilir.
İçine atlayarak intihar eden düşler.
Sigara belki bırakılabilir, ancak çikolataya başlanılmayacağı ne garantidir?
Sonsuz serotonin ihtiyacı..
Herşeye sövülebilir.

ve bir ihtimal daha vardır ki o da ölmek
değildir.

Basittir..

Gülümseyişli dönemlere parçalanmış anılar.
Eğlence tanrısının kahkaha kulları..
Hissedebilmek sanatının duyarlı ve doğurgan tarafı.
Vaftiz edilmiş hisler.
Gamzeli kalyonlarda muzip dudak kıvrımı.
Nazikçe mimikleri giydiren tepki.
Yalancılık payını hesap cüzdanına geçirmese de olur,
riya zebanileri zaten yeterince zenginler.
Fakir ama gururlu bir gençtir ne de olsa neşe..
Ama ne farkeder ki?
Gülümseyişli dönemlere bütünlenecektir ne de olsa bütün anılar.
Anlamı olması gereklilik kiplerinden muaf;
zira anlamsızlıklara da gülünebilir.

Fiillerle sadece uzaktan kumanda kadar bağlantılı;
gülümsersin
ve hayat abarttığın kadar güzel olur..




Kusurlu boşlukta kusursuz izler.. 


Sevgili günlüğüm;

denenmiş ödevimin ithafı sana olsun istedim.

Nihan AYDIN ...*

22.2.09

kapkaranlık bir yıldızda yoğuşma

Her şeyin çift yaratıldığı düzlemimde elbette ki eşsiz değildin.
Çabuk serpildin, telaşlı erişkinlikti sonunu duruşmadan hazırlayan
Acele devşirilişin. Ansız işaretle bayrağım seçildin.
Eksiktin. Hem de
Galeyana gelen isyanın haritasında sayılabilecek eksik.
Devrik bir düzenin heykeltıraşına alelade fakat müşkülpesent esin,
kendini peygamber sanan yeniktin.
Sanrının mitoz bölünmelere şahitliğindeki illüzyonda kesiktin..
Ne kadar yaşarsan bölünüyordun yazık, 
kanama..
Şimdi kapkaranlık bir yıldızda yolunu bulamayan yoğuşma
Değin! Ben olsam bilirdim.
Mecaz duşlar yıkıyor, tertemiz fayanslar öyle gerçekçi oyun 
Anlamazdım ya, riyanın küçük insanları simültane tercüme
Gülüyorum keşfedişin bu çokça kirlenen yosunlu tarihine
Islak. Bitap düşüldü musibet akıllardan.
Ben buyum’ müdahalesinde tıbbın geldiği son nokta çok açık
Cerahat içinde seçilebilir her sıfat sanat kusuyor Latince
Ne kadar tanıksam parçalanıyordum artık
Moleküllerimin her birinin adına düzenlenen ayrı alfabesi
ruhumun imar izinleriyle yağmalanan her metre karesi..
Anlatmaya direniyordum, inşaya direniyordum 
ve direnişten muaftı müfredatlar, zemin etüdünden kırık.
İşte şu ayaklarıma serilen asfalt kadar ayan beyan
Yıkıyor duvarlarını musluk, tuşa geldi komple ritim acıklı
Düpedüz dezenfekte; eni konu üstüne konuşulmuş, pak
Sesler çalgısını almadan ellerini geçiriyor eldivenlerine
Uğurlayışlar neticede parmaklarla ilintilidir.
Basbayağı bir harp bu dile geliş, basbayağı hak!
Buruşma diyorum beyler, 
ısrarla bütün hijyenin sırtında saprofit bir kokuşma.
İcabında bir dakika saygı duruşu
Şen bir duruş eşliğinde fon bir müzik görüntülü hanımlar
Topu topu üç günlük doğa, irikıyım ışıltı
boğuşma ütünün otorite sağlayamadığı bütün eski kumaşlarda.



Nihan AYDIN ...*

18.2.09

Gözü Görmez Düğüm

Ah bir şeylerin kıskacı bu, bir şeylerin..
Asitli kar özlemek gibi de sebepsiz
Yinede ne huysuz bir gitme deyiş
Kollarımızı bırakıp atmalılar, terk etmeliler kollarımızı
bağlarımıza ağlayalım, sevmiyorlar bizi sevmeyecekler
çok sevilmezli bir yanı var diye bu bağbozumunun
bütün üzümleri yakıp şıra yapalım.
Cirosu yüksek edebi düşük küçük riyalar..
İç seslerinizi durulayınız, net çekiyor kanallar
Şaşırmayınız, uyduların oyunbozanı ilanı
duyulur hacimle bağırıyor yazık, kötücül ve masallar.
Kulaklarından tutup çekiyor gökyüzünü, 
Büzülür yüzünde kuşlar, yaramaz çocuk unut!
Kancalarla vicdani aortumuz, küsmenin zamanı gelmedi mi?
Usanmaz taşır aklında kara tahtasını, çok çizmiş
Milyonlarca güzide çarpı
Hem de öyle çok..
Kurdelelerimizi artık çözüp saflarımızı terk etmeli.
Rahat bırakmıyorlar ki şöyle bir gönül rahatlığıyla..
Gönül rahatlığı ender rastlanan bir tür olup çıktı sonunda.
Şimdi sürtük bir huzur, orda burada ses tutmayı sıkı bilen
Parmak uçlarından boşanmalı acele karar
Çok eşlilikle yargılanan parlak gülümseyişler
Süreçler patinajdan anlar tek
Toplamakla bulaşır yamalı suretler
Kelimelerden sadece sızıyor sıvı, 
satırlar düşüyor
hep bir keskin koku, nasıl ama aseton belki alkol
hep kandırmaca gözü görmez düğüm
duyuyorum, süzüyorum ve çözüyorum her kılcalımla
dümdüz sadakat bu, dümdüz şeytanın işi
onların kurma mekanizması vardı saat bazında
ayarı verdin mi gülerlerdi
ayarı verdin mi ağlarlardı
yarım yamalak işte, ne eksiği var ne önemi...
hiç benzeyemedik, tarih yumruk atmayı bilmiyor
bizi benzetemedi.
Pembe cinayetler.. İleri geri
Kaldıysa ne öteye
Anlatsa sokağın piçi
Anlayamayacak dünya niye?
Normali bozuk işte duruyor mercek
Nasıl da daraltıyor, nasıl da dağıtıyor
Kırdığı astigmat tutkuyla kırmızı gerçek
Anıların fazla geliyor 
Fazlasıyla bu ihanet
bir kısmını makineye at yıkansın 
çünkü istemiyorum.
Saldırıyor gözleri her yalan 

ne hüzünlü dehşet...

Nihan AYDIN ...*

12.2.09

Bej Esaret

Gül! Güzel oluyorsun...
Bir ihtimal bunu özleyebilirim.
İzin verdim dişimde ufak ağrı olabilirsin.
Hani biraz vakum
Hani biraz alkollü pamuk
Hadi kanıma karışabilirsin.
Saatlerin ipini çözünce keyifle infaz diyordum
boşuna demem..
İşte bunun için ölebilirim ve gülden dantel örülmüş 
beyazın bir adım ötesine geçiş
ağaç daralır hikayeler gibi, sonra keşif kurtlar
sehpanın dirseklerini kemiren marşlar çalıyor
çekinme, çekebilirsin..
Şimdi müsaade et de 
birkaç tespit ile kısa taksim meselalar... 
Mesela bir cenazeyi, yaşayan bir diğerinden ayıran 
dudak olur olsa olsa.
İki dudağın ayrıldığı yerdeyse, ya söz ya öpücük mesela
Öğrendim, ne sallandırsan method ilkel
güveler çağında yaşıyoruz.
Yoksunluk.. İzler keselenmiş, espriden ve geometrik kayıplar.
bağnaz, aç kemirgenler.
Zanlıyım.
Yalan söyledim ölmeyeceğim.
Literatürden aforoz edilmeli bütün sembolleriyle rigor motris.
Benim rahattan anladığım rahatsız daha çok.
Adaptasyonun her türlü evresini tüketmeli
ve bana öyle tutarsız öyle şiddetle gelmelisin.
Yanlıyım.
Sökükten başla, sök!
Senle ne tatlı uyumsuz…
Baştan anlaşalım büyümeyeceğim.

Kışkırt soluksuzsun madem
Diyorum şarkı bir neşe söyleyelim self-servis
Kirlenmeye karşı koyamayacak hiçbir tedbir
Kopartsan sehpada biriken ölülerinden ancak toz
Onlar sallansın biz eğlenelim
Ne kadar şahit sayma sayısı, o kadar dava. 
O kadar ki büyük! O kadar yoz..
Böceklerin üşüştüğü hallere inadına..
İnadına hallerimden vazgeçmem!
Seni çözmeyeceğim dokunulur mesafe tutsaksın sen!
Sürünürüm yine de 
ben böyle özlerdim, böyle hep başka telden alaturka
bilirsin.

Astığım! Sana seslenip duruyorum
İhtimal, mandallarında  
Hadi kanatlarımı yarat ve sonra hep susuzluk nasılsa
Tutturup duruyor içimde ihtilal, kırık derece
zincir çekiyor o anlara kanalize kuşak
hiç uyumuyorum hiç uyanmıyorum
burada her yer kırmızı, direnmek yasak.
Zorluyorum efekt veriyorlar 
Buraya atıyorlar yağmuru bana sökmez iltihap
Şimşek geldi dağılmadan pencere önü
Sebebim olmak üzere bu dengesi bozuk bej darbe
Solungaçlarımı verin geri, cesurum alabildiğince 
ondan korkuyorum, ondan bu ihtiyat.

İzlemek yağıyor ortalık yerde 
Masumiyet çoktan çürütülmüş bir tez.
Aslında değilim
Ben değilim
Koştum kere kaç bilmem
Onu da sen çözümle…
Üzgünüm ama söylemeliyim,
şimdi iki dudağa bakıyor, mesela aşk.


Nihan AYDIN ...*