1.2.12

evvel

İnce bir şimdi tartın
Hiç dağılırken en mahreminize kesif
Yine de bir alayın kavrayan ünlemi
Kafasında floresanları evvel
Sessizliklerin en koyusu
Sayısız güneşi mahkum
Dolanan perdeden geceyi
Belli ki hız aşmış yelkeni
Mevsimlerce kafasında gökyüzü esir
Lezzeti bilmeceye indirilmiş keder
Kadim göz kepenkleri hatıralar
Yangın içeri bir elbise solan
Bilinen tüm hüzün dayanan hüküm
Camların buğusuna dudakları geçti
Sınırını kaydı mercekler derin
Ve daha başka bir yokuş
Bir cüretkar şüphesiz
Hiçbir okyanusu flu
Tırmanan bir an söndürün
Fazla kesecek isyan
Kumardı kokusu konuk
Sindi damarlarına ritim taşıyan
Ruhunu bütün sinema sardı
Hünerinden çokça evvel gülümseyişler
Hangisi olmuş dudakları
Şimdi bakışta rüzgar teni
Bir onun yıldızları buhar
Ne mümkün çiçekler uçucu
Sokağı onun ruhunda astılar
Çözülmez rüyalar kırılmış
Tutuyor ya dudaklarından bildiklerinizi
Ağır aşk, kör kelebek ışıklar
Açıyor ya öpücüklerinden şehri
Dağılan adımlarıyla keyif
Aksak alamadı soluklarına
Çoğu mahrem yanılgılarınızdan sürrealist
Sevemediği zamanlarca unutmak
Jileti körkütük giymiş mesafe
Bir sus oynanan belli ki
Bir yoksun tarafı bakışları
Var masallar kumpanyalar tütün
Bu pus tarafına nefesini
Belli ki keskin haddinden
Bir kadeh geçmişten kırılacak gibi

nihanaydın…*