6.10.09

Naftalin, Çocuk ve Is

Geçen bir gündü, demek istedim ki ona her ayrıntıyı yazmaya başla. 
Nostaljisi olan her şeye musallat olur kemirgenler.
Naftalin bilinmeyen bir zamanda uydurulmuş büyü. 
Yazmalısın denildiğinde ona..., ben de belki oradaydım. Kimin dediğini göremedim sanki. 
Herhalde bu ben değildim. Bir ihtimal değildim. Olabilirdi. 
Ve biraz daha olasılık hesabı, saçma aritmetik ve bir tutam tutarsızlık. 


Gözlerin kanlanmış dediğinde çocuk bana, gözlerine baktım çocuğun,

-Çocuk sen ne zaman büyüdün;? !

Bir çocuk, bir ben, birkaç masala yetecek kadar elma, bir kara delikten geçtik. Materyalimiz uzadı önce; zamanımız yok oldu ve kaza süsü verebilmek için, üstümde hiçbir suç aleti bulundurmamak üzere bildiğim bütün imlaları döküldüm..

Evet çocuk, gözlerim kanlanmış, dün de bugün de öncesi de aynı ve gökyüzünü çift gördüğüm de oldu biraz. Her şey iç içe geçmemiş mi, hadi itiraf et! Hadi!
Çocuk korkup sustu, ya da bir sanrıya göre çocuk korku ile dramatize edildi. Sahnesi bitti, huzurdan çekildi. "Çocuk, şaşılacak şey" dedim.

Bir deli sokakta bağırıyordu. Bir şiir okudum ruhuna, sustum.
Sustuğum kimse tarafından duyulmadı, 
laf aramızda çok sessiz susarım.

Şimdi neden mi bahsedeyim? Nedenden mi? Ah sahi ya dünya dönüyor.
Hepbirlikte aynı yöne yürüyoruz biz de. Yürümezsek düşermişiz diye efsaneler anlatılıyor, laf işte.
Diğer tarafa yürüyenler var bir de, aklım çıkıyor. Bilinmez.
Ne geçiyor içinden diyorum ona. Aklında bir ağrı var biliyorum. Benim de gözlerim yanıyor. Gözlerini eline al diyor bana.
Alamam diyorum; gözlerimi elime alamam! ..gözlerimi elime ne zaman alsam ağlarım.

-Ağla o zaman.
-Uyuyacağım.


Nihan AYDIN ...*

Hiç yorum yok: